Ambalaj Atıklarını Neden Mi Toplayamıyoruz?!

22 Ağustos 2017

Evsel ambalaj atıklarını toplayamadığımız bir yılı daha geride bırakıyoruz. Yıllardır ambalaj atıkları toplansın diye birçok çalışma yapılmasına rağmen, bir adım bile ileri gidemiyoruz. Gelin şimdi toplayamama nedenlerini sırayla irdeleyelim;

  1. Sahadaki eksiklikler
  2. Mevzuattaki eksiklikler
  3. Dış etkenler

Sahadaki Eksiklikler;

Önce resmin tamamına bakalım. Evsel ambalaj atıklarının toplanması için önce halkı bilgilendirme çalışmaları yapıldı. Birçok bölgede kaldırımdan toplama yapılması uygun görüldü. Lisanslı toplama ayırma tesisleri (TAT), belirli gün ve saatlerde söz konusu noktalardan ambalaj atıklarını alacaklarını söylediler. Peki sonra ne oldu? İlk iki ay sistem gayet güzel işledi. Herkes atıklarını çıkarıyor; gelen araca veriyor ve karşılığında boş poşetler alıyordu. Bir süre sonra, birçok bölgede toplama faaliyeti TAT’lara ait araçların arıza yapması ya da başka noktalardaki ambalaj atıklarını almaya gitmesi sebebiyle, daha önce ilan edilen toplama saatlerine riayet etmediler. Halk boş poşet alamayınca atıkları ayrı toplamayı bıraktı. Pamuk ipliğine bağlı bu toplama sistemi çöktü. Bugün kaçımızın evinin önünden geri dönüşüm aracı geçmekte veya evimizin önünde geri dönüşüm kumbarası bulunmaktadır? Evde ambalaj atıklarınızı toplayıp atacak yer bulamadığımız bir sistemle ya da daha doğrusu sistemsizlikle karşı karşıyayız.

1000 öğrencinin bulunduğu okullarda sadece 100 öğrenciye eğitim verenler, bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirdiklerini söylediler. Çocuklar atıklarını ayrı toplayarak, sınıfına konan kutulara attılar.  Daha sonra, o kutulara atılan ambalaj atıkları çöp konteynerlerine döküldü. Toplama firmaları çoğu okullara geri dönüşüm konteynerı bile bırakmadı. Bazı okullarda da hademeler bu atıkları sattılar. Sonuç olarak sorulması gereken soru şudur; Türkiye genelinde kaç okulumuzda geri dönüşüm konteyneri var, kaç sınıfında geri dönüşüm kutuları duruyor ve kullanılıyor? Birçok okul, bugün bu kutuları ya kaldırmış ya da çöp kutusu haline getirmiş durumdadır.

Sokak toplayıcıları bazen sistemin bel kemiği bazen de kangreni oldular. Denize düşen yılana sarılır misali, ambalaj atıklarını toplamayı başaramadıkça, onlardan çöpü karıştırıp ambalaj atıklarını getirmelerini bekledik. Sokaklara geri dönüşüm konteynerı yerleştirmek söz konusu olduğunda öne sürülen en güçlü bahane, sokak toplayıcılarının bu konteynırlara zarar verme ihtimalidir. Sokak toplayıcılarına en çok karşı çıkan da, şaşırtıcı olarak yine en çok sahip çıkan da bugünkü toplama ayırma tesisleridir. Hem karşı çıkıyorlar çünkü yatırım yaptığı bölgedeki atıkları sokak toplayıcıları alıyor. Sahip çıkıyorlar çünkü gider pusulası ile kapısına kadar gelen ambalaj atıklarından vazgeçemiyorlar.

TAT’ların ambalaj atığının daha çok oluştuğu belli bölgelerde yoğunlaştığı görülüyor. Bir bölgede hiç firma bulunmazken, başka bir bölgede onlarcası bir arada bulunmaktadır. Zamanında hurda toplayan firmalar bir takım değişikliklerle ambalaj atığı toplama ayırma tesisi haline getirilmiştir. Yıllarca ayırma bantları, presleri vb aletleri bulunmayan tesisler, tonlarca ambalaj atığı toplayıp sattılar. Bugün küçümsenen belgelendirme ücretleri, bu işlemeyen tesislere dağıtılacağına bir fonda biriktirilseydi, bütün büyükşehirlerde entegre ayırma tesisleri kurulmuş olurdu. Lisanslı tesislerin belli bölgelere yığılması, zamanla çekişmelere sebep oldu. Bunun sonucunda, yılda iki kez TAT değiştiren belediyeler ortaya çıktı ve zaten en düşük seviyede toplanan evsel ambalaj atıkları daha da toplanamaz hale geldi.

Halkımıza geri dönüşüm sorumluluğunu ne yazık ki kazandıramadık. Bugün halkımızda geri dönüşüm bilinci oluşmasına rağmen, toplama miktarında artış olmamaktadır. Dünyadaki örneklere bakıldığında halkın sisteme dahil olması konusunda önemli oranda başarı sağlandığı görülmektedir. Örneğin, birçok ülke depozito makinalarıyla halkını ödüllendirirken, çöpe atılan ambalaj atıkları konusunda onları cezalandırmaktadır. Ülkemizde, halkı bilinçlendiriyoruz ama herhangi bir yasal yükümlülük bulunmaması dolayısıyla geri kazanım faaliyetini tamamen gönüllülük esasına göre yürütüyoruz ya da daha doğru bir ifadeyle yürütemiyoruz. Belediyeler, ambalaj atıklarının çöpe girmemesi için mücadele etmelidir. Çöpe atılan her ambalaj atığı hem hacim olarak hem de ağırlık olarak çöpün içinde önemli bir yer kaplamaktadır. Belediyeler evsel atıkların toplanması için bütçelerinden çok büyük paylar ayırmaktadır. Her yıl, 2 milyar TL değerinde ambalaj atığının üzerine bertarafı için 1 Milyar TL daha verip, toplam 3 Milyar TL’yi çöpe gömüyoruz. Ambalaj atıklarının geri dönüşüm sektörüne kazandırılmasıyla oluşacak istihdam ve hammadde, ülkemiz için çöpe ve yabana atılmaması gereken önemli bir değerdir.

Mevzuat konusuna geldiğimizde;

Yürürlükle olan Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’nin birçok eksiği bulunmaktadır. Tam olarak işlemeyen bu yönetmelikten birçok sektör paydaşı memnun değildir. Bugün artık yönetmelikteki taraflar, yükümlülüklerini yerine getirememektedir. Büyük ölçüde işlemeyen yönetmeliğe bir de işlemeyen bir denetim mekanizmasının eklenmesiyle işler hepten bir çıkmaza girmiştir.

Yönetmeliğin herkes tarafından bilinen eksiklerini burada bir kez daha konuşmak yerine, tam olarak işleyen ve sahanın gerçekleriyle örtüşen bir yönetmeliği ortaya koymak daha doğru olur kanaatindeyiz. Sanayi kaynaklı ambalaj atıklarının toplanmasında bir sıkıntı olmadığı herkesin malumu.

Evsel ambalaj atıklarını, nasıl bir yönetmelikle başarılı olarak toplayabiliriz? Ambalaj atıklarının asıl sahibi piyasaya sürenleri temsilen yetkilendirilmiş kuruluşlardır. Yetkilendirilmiş kuruluşlara baktığınızda ağırlıklı olarak piyasaya süren firmalardan oluşmaktadır. Sıkıntı bu noktada başlıyor aslında. Toplanan ambalaj atığının kalitesi veya miktarı bu yapıyı ilgilendirmemektedir. Piyasaya sürenlerin ilgilendiği tek husus, belgelendirme yükümlülüklerini en ucuza nasıl yerine getirebilecekleridir. Hiçbir piyasaya süren, YK’ya elde geliri nerde kullandığını sormaz; sadece atık ambalaj sistemine girer belgelendirmesi yapılmış mı bakar ve onaylar. Bu sistemin en verimli ve doğru şekilde çalışması için, yetkilendirilmiş kuruluşların piyasaya sürenler tarafından değil; asıl atıkla ilgilenen ve hammaddeye ihtiyaç duyan geri dönüşüm tesisleri tarafından yönetilmesi gerekir. Bu sayede, kaynaklar daha doğru şekilde kullanılacak ve toplama sisteminde gözle görülür ilerlemeler sağlanacaktır. Bütün ambalaj atık türlerinin bir YK tarafından yönetilmesi yaklaşımı da sorunlara yol açmaktadır. Her ambalaj atığının, hem toplamada hem de geri dönüşüm sürecinde farklı dinamikleri vardır. Örneğin, bir kağıt geri dönüşüm paydaşı, plastik türlerinin geri dönüşüm sürecini bilemez ve bunun maliyetleri konusunda uzman değildir. Aynı şekilde, bir plastik geri dönüşüm paydaşı, kağıt geri kazanım ve geri dönüşüm konularına vakıf değildir. Buna istinaden, her ambalaj atık türünde o konuda uzman olan ve o sektörün geri dönüşüm sanayicilerinden oluşan bir yetkilendirilmiş kuruluş oluşturulmalıdır. Geri dönüşüm sanayicilerinden oluşan bir yetkilendirilmiş kuruluş, sektöründeki hammadde sıkışıklığını bildiği için bunu azaltmaya yönelik çalışmaları daha profesyonel yürütecektir. Her ambalaj türü için birbirinden ayrı yapılar oluşturulduktan sonra, söz konusu yapıların bağlı olduğu bir çatı denetleme kuruluşu bulundurulmalıdır. Bu kurum, atık yönetiminde uzmanlaşmış kişiler tarafından yönetilmelidir. Bu çatı kuruluş sayesinde farklı yetkilendirilmiş kuruluşların arasındaki koordinasyon da sağlanmış olacaktır.

Geri dönüşüm tesisleri konusunda, özellikle plastik, metal, ahşap ve kompozit geri dönüşüm tesislerinin lisans şartları tekrar değerlendirilmelidir. Atık yönetimi konusunda 5 yıl sahada çalışmış bir mühendis olarak, hayatımda hiç kompozit ambalaj atığı balyası görmedim. Ayrıca, 100 metrekarelik alanda plastik ambalaj geri dönüşüm tesisi lisansı alan ve hatta makinası tek bir plastik türünü işleyebilecek durumda olmasına rağmen, bütün plastik türlerini işleyebilen lisanslara sahip firmalar bulunmaktadır. Bu tarz firmaların sektörden ayıklanarak sektörün sanayileşmesi hızlandırılmalıdır. Metal, ahşap, plastik ve kompozit atık gruplarındaki sektörlerin de, kağıt ve cam geri dönüşümün sanayiinde olduğu gibi standartları bulunmalı ve gerekli denetimlere tabi olmalıdır.

Ambalaj atıklarını ne kadar toplayıp, ne kadar ayırabildiğimiz ortadadır. İstisnai birtakım firmaların mevcudiyetine rağmen, içinde bulunduğumuz durum başarısızlığı net olarak göstermektedir. Toplama faaliyetleri konusunda kesinlikle ödül ve ceza sistemi geliştirilmelidir. Geri kazanım sisteminin en önemli öğeleri, ev hanımları ve çocuklardır. Bu gruba yönelik toplamayı teşvik edici çalışmaları kapsayan bir yönetmelik oluşturulmalıdır. Ambalaj atıklarını ayrı toplamayan ve çöp kutularına bu atıkları atmaya devam eden vatandaşlara da yaptırımlar uygulanmalıdır. Siyasi kaygılar ile bunu geciktirmek ve yönetmelikte bu konuya yer vermemek, milli servetin önemli oranda kaybına yol açacaktır. Yollarda EDS olmasa emniyet şeridi ihlalleri bu seviyelere inebilir miydi? Bu sistem sayesinde denetimin hayatımız üzerindeki etkisini doğrudan görme imkânı bulduk.

Belediyelere ait katı atık bertaraf tesisleri, sistemin işlemesini sağlayacak en önemli noktalardandır. Bu tesislere gelen hiç bir çöp kamyonu, bugüne kadar içinde ambalaj atığı olduğu gerekçesiyle ne cezalandırılmıştır ne de geri gönderilmiştir. YK’lara ait olan ambalaj atıkları bertaraf için kabul edilmektedir. Belediyeler mahallelerde çöp toplarken harfiyat, tekstil vb atıkları almıyor. Bununla birlikte, ambalaj atıkları mevzu bahis olduğunda aynı yaklaşımı sergilemiyor. Bu durum, karşımıza yönetmeliğin işlemediğini gösteren önemli bir örnek olarak çıkıyor. Bu konuda Çevre ve Şehircilik Bakanlık’ı, sorumlulukları dışında hareket edenlere yönelik uygulayacağı yaptırımları ilgili yönetmelikte en açık şekilde belirtmelidir. Yönetmelik yayımlayıp gerekli denetimleri gerçekleştirmezseniz, yazdıklarınız beyaz bir kâğıt parçası olarak kalmaya mahkumdur.

Piyasaya sürenleri (PS) bu kadar çok ilgilendiren bir yönetmelikte, piyasaya süren yükümlülüklerini sağlıklı olarak oluşturmadan ambalaj atıklarının bütüncül olarak yönetilmesini bekleyemeyiz. Bugün PS’lerin belgelendirmesi gereken tonajlara dair kendi beyanları esas alınmaktadır. Fakat, söz konusu sistemi denetleyen mekanizmalar bulunmamaktadır. Örneğin, atık ambalaj sisteminde yapılan bildirimler çapraz sorgu yöntemiyle denetlenmeli; üreticiden tüketiciye kadar olan süreci takip edilmeli; aksaklık olan noktalar tespit edildiğinde, sistem otomatik uyarı/ceza veya e-tebligat göndermelidir. Mevcut durumda, PS, belgelendirme yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde, bir sonraki yıl sadece yüzde 10 tonaj artışı ile cezalandırılmaktadır. Bunun yerine, idari yaptırımlar yönetmelikte net olarak yer almalıdır. Bunun yanında, örneğin, cam yükümlülüğünü yerine getiremeyen bir PS, 2 yıl üst üste bunu başaramazsa depozito sistemine geçmek zorunda bırakılmalıdır.

Dış Etkenler;

Ambalaj atıkların toplanması konusunda, konuşmaktan imtina edilen önemli sorunlar da mevcuttur. Sokak toplayıcıları, ara depolar, gayri resmi talep ve istekler bunların en önemlileri olarak sıralanabilir.

Sokak toplayıcıları çöpe karışmış olan atıkların bir kısmını ayırabilmektedir. Haziran 2016’da Güngören Belediyesi’yle yapmış olduğumuz konteynır bazlı karakterizasyon çalışmamızda (Şekil 1), sokak toplayıcılarına rağmen konteyner içerisinde %26.07 oranında ambalaj atığı olduğunu tespit ettik. Kontamine olmuş bu ambalaj atıkları, hem maddi olarak değer kaybetmiş hem de sağlık açısından sıkıntı oluşturur hale gelmiştir. Bu atıklar, önce ara depolara, oralardan da toplama ayırma tesisleri vasıtasıyla geri dönüşüm sürecine katılmaktadır. Özellikle plastik geri dönüşümü, o kadar merdiven altına inmiş durumdadır ki; çöpten çıkan bir plastik atık, granül makinasından geçerek, gıda sektöründe kullanılan ürünlerin üretiminde yardımcı hammadde olarak kullanılabilmektedir. Sokak toplayıcıları, gayr-i resmi olarak sistemin bir parçası olsa da bu şekliyle devam edemeyecek kadar da tehlike arz etmektedir. Harcamalarını önemli oranda azaltmak isteyen belediyeler, çöp konteynırlerının yarısını geri dönüşüm kumbarası olarak yenileyip toplanan çöp miktarını azaltabilir.


Şekil 1. Güngören Belediyesi Yüzdesel Karakterizasyon Dağılımı.

Ara depolar yönetmelikte tanımlanmalı ve standartları oluşturulmalıdır. Ambalaj atıkları, bu noktalarda sevkiyata hazır hale getirilip gönderilebilmelidir. Bu noktaların denetimi, Çevre İzin Lisans Yönetmeliği’ne tabi tutularak yapılmalıdır.

Gayr-i resmi talep ve istekleri tanımlamak aslında oldukça güçtür. Denetim eksikliği olması halinde, nakit döngüsü olan birçok yerde usulsüzlükler olabilir. Buna mahal vermenin en kolay yolu, destek türleri ve şekillerini yönetmelikte yoruma kapalı olarak açık bir biçimde tanımlamaktır. Bir belediye, ambalaj atık toplama faaliyetinden kar ederken başka bir belediye edemeyebilir. Ambalaj atıklarının toplanmasına aktarılan kaynaklar, nakdi değil tamamen ayni desteklerden oluşmalıdır.

2017’de tüm hane halkının ulaşabileceği geri dönüşüm kumbaralarının olduğu yeni bir Türkiye temenni ediyorum.

Serhan MADEN
Çevre Yüksek Mühendisi
AGED Çevre ve Atık Yönetimi Müdürü