Gazete ve kitap kağıdının neredeyse tamamını ithal eden Türkiye’de yayıncılar kur krizi nedeniyle ayakta kalma savaşı veriyor. Sektördeki krizin kültürel yaşama yansımaları da endişe uyandırıyor.
Türkiye’de, ABD ile yaşanan papaz Brunson krizinin ardından Dolar ve Euro kurunun rekor seviyelere ulaşması yayıncılık sektörünü de vurdu. İthal edilen kâğıda erişim sağlamakta zorlanan yayıncılar, çeviri kitaplar için kur üzerinden ödenen telifler ile yüksek vergilerden kaynaklı olarak da sorun yaşıyor.
DW Türkçe’ye konuşan Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kocatürk, Türkiye’de sadece birinci hamur kâğıt üretildiğine, bu üretimin de pazarın yüzde 3’üne denk geldiğine dikkat çekerek gazete ile kitap kağıdının neredeyse tamamının ithal edildiğini belirtiyor.
Kocatürk, Türkiye’nin ilk kâğıt fabrikası SEKA İzmit İşletmesi’nin özelleştirme kapsamına alınması ile 2005 yılında kapatılmasından sonra yayıncılık sektörünün kâğıtta yurtdışına bağımlı kaldığını anlatıyor. Kitap satışlarında bu yıl yaşanan düşüşe kurdaki yükselişin eklenmesiyle sektörün çok ciddi sıkıntıya girdiğini dile getiren Kocatürk, “Türkiye’de kitap kağıdı üretilmiyor. Tonu 750 avro olan kâğıt şimdi 900 avroya çıktı” diyor.
Devlet desteği talebi
Türkiye’de devletin yayıncılık sektörünü desteklemesi gerektiğini de belirten Yayıncılar Birliği Başkanı, “Sembolik olarak kitaplardaki katma değer vergisi yüzde 1’e çekilebilir. Ayrıca, yayıncılık sektörü vadeli çalışan bir sektör. Dağıtılan kitapların vergileri peşin ödeniyor. Bu da değişebilir” diyor.
Notos Kitap’tan Semih Gümüş de kriz ortamında yayıncılık sektörünün iki büyük sorunu olduğuna dikkat çekerek “İlki, kâğıt, boya, tutkal gibi bütün girdilerinin ithal oluşu yüzünden maliyetlerin kazançları yok etmesi. Kitap yayıncılığında kâr oranı oldukça düşüktür. Bin ila iki bin adet yayımlanan kitaplardan para kazanmak neredeyse olanaksız” diyor. Gümüş, bu duruma ek olarak, Türkiye’de yayımlanan kitapların yaklaşık yarısını çeviri kitapların oluşturduğunu ve çeviri kitapların yayın haklarının döviz kuru üzerinden ödendiğini hatırlatarak, “Dün yapılmış sözleşmenin bugün yapılacak ödemesi için âdeta açıktan bir fark ödemeye başladık. Bu da ek bir zarar oluşturuyor. Bu koşullarda nasıl kitap yayımlanabilir?” diye soruyor.
“Kriz basın özgürlüğünü de etkiler”
Gazeteler de yayınevleri gibi ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçiriyor. Vatan Partisi’ne yakınlığıyla bilinen Aydınlık gazetesi, 21 Ağustos tarihinde birinci sayfasından okurlarına yaptığı duyuruda, “Artan maliyetler ve kâğıt sıkıntısı sebebiyle yayınımıza üç gün zorunlu olarak ara veriyoruz” dedi. DW Türkçe’ye konuşan Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İlker Yücel, kâğıt sıkıntısı yaşamaları nedeniyle satışların az olduğu bayram döneminde üç gün ara verdiklerini söyleyerek Cumartesi günü yeniden bayilerde olacaklarını belirtiyor.
Yücel, “Türkiye’de kâğıdın tamamının ithal olmasının kamuoyunda tartışılmasını istiyoruz. Kâğıt alımına devletin müdahale etmesi lazım. Ekonomik şartların ağırlaşması basın özgürlüğünü de etkiler” diyor.
Fiyatların artması nedeniyle kâğıt alamaz hale geldiklerini dile getiren Yücel, “Sadece kâğıt da değil, giderler de üç kat arttı” diyerek yayıncılık sektörünü olumsuz yönde etkileyen ek vergilerin kaldırılması gerektiğini düşünüyor.
Kurdaki hızlı artışın kâğıt fiyatlarına yansımasının dergi ve kitap yayıncılığı açısından ciddi bir sorun yarattığını belirten Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da, “Kuşkusuz mütevazı imkanlarla yayın hayatına devam eden Evrensel açısından da bu durumun yol açtığı önemli bir zorluk var. Genellikle direnebileceğimiz son ana kadar gazeteye zam yapmamaya çalışıyoruz. Bugüne kadar da hep böyle oldu” diyor. Polat, bu tutumlarını sürdürebilmelerinde Evrensel’e daha fazla sahip çıkılmasının önemli olduğunu da ekliyor.
“Popülerlik niteliğin önüne geçecek”
Notos Kitap’tan Semih Gümüş, yayınevlerinin daha az kitap yayımlamaya çalıştığını söylüyor. “Bu arada kitap yayımlamayı neredeyse durdurmuş olanlar da var” diyen Gümüş, küçük ölçekli yayınevlerinden başlayarak bazı işletmelerin kapanmak zorunda kalabileceğini ifade ediyor. Krizin büyük yayınevleri içinse çalışanların maaşlarını ödemek gibi konularda güçlükler doğurabileceğini belirten Gümüş, “Zaten kazancımızdan çok daha fazlasını devlete vergi olarak ödüyoruz. Üstelik bu arada fiyatları ister istemez pahalanan kitapların alıcısı da azalabilir” diyor.
Semih Gümüş, kriz nedeniyle yayımlanacak kitap sayısındaki azalma konusunda önemli bir başka noktaya da işaret ediyor:
“Özellikle büyük yayınevleri artık satışı daha garantili kitaplara yönelecek. Popüler olan nitelikli olanı geriye atacak. Yeni ve genç yazarların kitaplarını yayımlamaları zorlaşacak. Bunlar kültürel bir gerileme de demektir.”
Semih Gümüş’ün de işaret ettiği gibi, krizin vurduğu küçük yayınevlerinden biri, Ağaçkakan Yayınları… Yayınevi kurucularından Metin Solmaz, “Biz de çok etkilendik. Kitap yayımlama hızımızı epey düşürdük. Üstelik bu sadece dövizin durumuyla ilgili değil. Dağıtımcılar, kitapçılar, hepsi değişik şekillerde krizde” diyor.
Türkiye’nin önde gelen kadın yazarlarından Oya Baydar hakkında yakın zamanda yayımladıkları, gazeteci Ebru Çapa’nın kaleme aldığı “Aşktan ve Devrimden Konuşuyorduk: Oya Baydar ile Nehir Söyleşi” kitabını dağıtmakta bile güçlük çektiklerini dile getiren Solmaz, “Çok satmasına rağmen kitapçılara ulaştıramıyoruz. Sadece biz yayımlarken tedirgin değiliz, kitapçılar da sipariş verirken tedirgin… Kriz zamanlarında kitabı sıradan bir alışveriş nesnesi olarak görme temayülleri artıyor” diye konuşuyor.
Burcu Karakaş / İstanbul Deutsche Welle Türkçe Eylül 2018